15 Temmuz 2013 Pazartesi

adakale yorgunlukları

başlık bi arkadaşımdan. onun yazdığı bi paragraftan arak daha doğrusu. adakale ne diyenler için söyliim, sıhhiyedeki en güzel sokak adakale. şimdiki büromun sokağı. bırakıp gittiğimde çok özleyeceğim biliyorum. özellikle en çok, balkonda otururken, büyükşehir belediyesi konutunu dikizlemeyi özlicem. bkz: aşağıdaki fotolar




















(PATRONLARIN YOKLUĞU, BALKONDA BİRA İÇİP MELİH GÖKÇEK'E TWİTTERDAN LAF ATARAK DEĞERLENDİRİLEN BİR GÜNDEN İKİ FOTO GÖRDÜNÜZ EFENDİM)

işten ayrılmama beş gün kaldığından mıdır, son yedi aydır çok yorulduğumdan mıdır bilmiyorum ama bu ara hiç çalışasım yok. hele şu kalan son beş günde, sevgili patronlarımın iki tane şehir dışı duruşması kilitleyebilme ihtimalleri  beni bitiriyo. bugün patronlarımı yazasım geldi. ama şimdiye kadar çalıştığım bütün patronları. isim vermiyorum tabi ki, okuyan mokuyan olur, gider hemen yetiştirirler falan, sonra uğraş dur. burda temiz temiz hepsinin arkasından konuşcam ben!

1) akraba patron kişisi
olmaz olsun! atsan atılmaz, satsan satılmaz bi allahsızdır bu modeller. akraba diye ne istiyosa yaparsın, yine de memnun edemezsin (gerçi ben bugüne kadar hiçbi patronumu %100 memnun edemedim o ayrı). bu piç benim kuzenimdi, conconun ve aynı zamanda ineğin önde gideniydi. nerde abuk sabuk iş var beni gönderdi, hiçbir şey de öğretmedi. zavallı bir hukuk fakültesi öğrencisiydim lan ben! çok tembel olduğumdan her yere taksiyle gidip geliyodum bu da kızıyodu bana. oh iyi ki de vermişim bütün paralarını taksiye! bana para vermeyecekti zaten. sonra heralde taksiye vereceğim parayı daha iyi bi çalışana veririm diye düşünmüş olmalı ki, üç günden sonra beni hiç çağırmadı büroya. heveslenmiştim bürosuna çökerim diye. ilk günden bürosuna tablo falan asmayaydım keşke. geri de alamadım zaten güzelim tablolarımı.


2) arkadaş patron kişisi
bunun yanında da ya iki ya da üç hafta çalıştım. arkadaşımdı, birine ihtiyacı vardı, yardım ediim dedim. demez olaydım. bezdirdi yemin ederim hayattan. dünyanın en titiz en düzenli insanıydı adam, benim gibi dağınık birini görünce dünyası şaştı. başak erkeği işte. on gibi işe gelip dörtte çıkıyodum (şimdi de çalışma saatlerim aynı gerçi), masamın üstü hep dağınık olurdu (yine öyle), bütün gün hikaye yazıyodum (bu pislik benim bilgisayardan feysbuk ve msn girişini yasaklamıştı, ayarları değiştirmeyi de biliyodum da uğraşmadım). bi iki kere baştan çıkardım kendisini, öğle vakti içmeye götürdüm (büro tunalı'daydı, iş güç yoktu, ya napacağğdık?). sonradan iş saatlerinde içmenin yanlış bişi olduğuna karar verdi ve göskucuğum artık burda çalışmasan mı dedi. bunu mesajla söyledi tabi, ben hastayım diye üç gündür gitmiyodum (bi de çok meşhur lafı vardır: "hastalanmayacaksın"). hala sevdiğim bi arkadaşımdır ama. yazık lan kim çeker onu?



3) bitchy patron kişisi
allaaahııım, hala kendisini anarken "bitch" diyerek anıyorum. bu hanım efendimizin yanında torpille işe girdim, kendisi babamın sporcusu, anamın da hayranıydı. bebekken bezlerimi falan değiştirmiş bi insan, güya o kadar yakınız. ama gel gör ki iş ortamında ben buna "hanım" diye hitap etmek zorundayım. bitch. bir kere de koruyup kollamadı beni. bitch. torpilliyim diye yanında çalıştırdığı diğer avukatlar ve stajyer kız beni deli gibi eziyodu, abuk sabuk işler veriyodu, bi de sonra bu bitch'ten ayar yiyodum şımarıklığımdan ötürü. sensin la şımarık! altı üstü aynı gün hem büyükçekmeceye hem küçükçekmeceye gitmem dedim! bitch işte.


4) güzellik manyağı milf patron kişisi
bu kadın bitch'in ortağıydı, ondan yaklaşık 7-8 yaş büyüktü, daha az zengin bi kocası vardı ve benim bitch bundan daha güzeldi. dolayısıyla bu kafayı güzelliğine takmıştı. büroda, sekreter ve aşçı dışında beni seven tek insandı. gerçi o biraz da benim bunu nasıl parmağımda oynatacağımı bulmamla ilgili bi şeydi. azıcık büroda dursa, ben o büroyu da ele geçirirdim (gerçi benim bitch izin vermezdi). kadının verdiği her işi eksiksiz ve hızlı yerine getirip diğerlerinin verdiği işlerde ayak sürüyodum, yine de kadına şikayet edilince kadın beni çok sevdiği için bi şey diyemiyodu. milfleri her zaman tavlarım bebeğim! kaçışınız yok benim masum ve sevimli suratımdan sevgili az güzel orta yaş kadınları! hepiniz seveceksiniz beni!


5) abilik yapan patron kişisi
en uzun süre birlikte çalıştığım patronumdur kendisi. tembelliğimden ne kadar şikayet etse de, sevimli ve komik biri olduğum, saygıda hiç kusur etmediğim için beni her zaman çok sevdi. aramızda 7 yaş vardı, kızı bana acayip benziyodu (hem karakter hem fiziksel olarak), o yüzden daha bi anlayışlıydı bana karşı. bi gün sinirlenip en önemli müvekkilini azarlamama rağmen bana bi şey demedi mesela. çok disiplinli, çok düzenli biriydi o yüzden çalışma tarzlarımız çok uymuyordu. allahı var hiçbi zaman para sıkıntısı çekmedim, hiç arkasından küfretmedim, muhtemelen çok da söylenmedim. hastalık hastası olması dışında hiçbir sinir bozucu yanı yoktu. ikide bi ah'layıp of'lamasa daha iyi olurdu tabi. işten kaçmak istediğim an yalandan hastalık uydururdum, hemen paniklerdi, acile falan götürürdü. güzel günlerdi.

6) patron olmaya çalışan patron kişisi
tam patronum sayılmaz kendisi. yani ben hiç öyle görmedim. abi-patronun ortağıydı. tek derdi otoritesini hissettirebilmekti de bebeğim benden iki yaş küçüksün, okuldan çömezimsin, ne otoritesi? hele bana? bunu da nasıl oynatabileceğimi çözmüştüm, gazı verince hemen havaya giriyodu. aynı bürodayken çok fazla sevmezdim de, ayrıldıktan sonra en yakın arkadaşlarımdan biri oldu çocuk. muhabbeti eğlencelidir, rakısı güzeldir. ama rezil bi iş arkadaşı, evlerden ırak. sürekli iş verir, hiçbi şeyi beğenmez, her zaman bi ders verme halindedir. bırak anam bu ayakları, senden olmaz patron.

7) siyasi koltuklu patron kişisi
aha patron olarak en uyuz olduğum tip bu. insan olarak çok severim, o ayrı. ama dünyanın en kötü patronu. bi siyasi partinin ilçe başkanı olan bu arkadaşımızın odası hiç boş olmaz, sürekli birileri gelir gider, bu da hepsini bana paslar, bedavaya iş yaparız. her saniye "kardeş al şuna bi itiraz yaz", "annem, git şu dosyaya bi vekalet sun" gibi cümleler duyulabilir kendisinden. bazen kendisini çok sinir ederim, seni bi gün çekip vurucam falan der ama ciddiye almadım. gerçi silahını da görüyorum zaman zaman, endişelenmem lazım galiba. ortağıyla hiç anlaşamazlar, arada ben kalırım her seferinde. daha önce yanlarında çalışırken, ortağına "ben bunla çalışamıyorum, o yüzden ayrılıyorum" deyip ayrılmışlığım, bi yıl sonra da tükürdüğümü güzeeeelce yalayıp geri dönmüşlüğüm var. gerçekten kendisiyle çalışmak çok zor. ama severim. valla.

8) arkadaş-abi patron kişisi
bunla ayarı bi türlü tutturamıyoruz. bazen can ciğer, kardeş, kanka, yavşak wingman kıvamındayken bazen de kanlı bıçaklıyız. en çok kavgayı ben bu patronumla ettim. sürekli tartışma ve laf sokma halindeyiz o ayıkken. sarhoşken benden iyisi yok ama. bi de zayıf yanını çözdüm, iki gözyaşı dökersem hemen yumuşuyo, sarılıyo, üzülüyo, özür diliyo, şaka yaptım yeaaa demeye başlıyo. en çok kocamaaan göbeğini seviyorum. bi de "abi saat üç olmuş yaa, artık işi gücü bıraksak da viskiye başlasak mı?" diye sorduğumda hemen gaza gelmesini. içkici bir yavşak olmasının dışında çok iyi avukattır ama. mevzuat bilgisi herkesi sollar. viski karşılığı bilgisini paylaşır. en çok bunu özlicem. bi de bunun sağladığı rahat çalışma ortamımı. ahh ahh, ankaradan iki ay sonra taşınıp başka birinin yanında çalışmaya başladığımda çok zorluk çekicem zaten. ahh ahh.

Hiç yorum yok: