1 Aralık 2013 Pazar

bir kraliçenin ardından

dün haberi aldığımda, üzüntümü gösteremeyeceğim kadar rahatsız bir durumdaydım. hürriyet.com.tr'deki sevgili yazarlarımız gibi "yarını bekleyemedim!" yazısı yazamadım. yoksa dün gece aklımda onunla ilgili çok şey vardı. şimdi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

99 yılının haziran ayında tanıştık onunla. daha 1,5-2 aylık bir yavruydu. 16 yaşındaki köpeğimiz diyojen, arka bahçeye çıktığında korkup komşumuzun kayısı ağacına tırmanmıştı. gri uzun tüyleri, yemyeşil kocaman gözleriyle korku dolu bakışlar atıyordu. köpeğimiz var diye arka bahçeden hiç kedi geçmezdi bizim, geçen olursa da mahallenin ürkütücü iri erkek kedileri oluyordu onlar. kedi de sevmezdik zaten, "dog people"dık biz. ama o küçücük gri, titreyen kedi kendini hemen sevdirmişti. ilk defa bir kediyi besliyorduk bahçemizde. sürekli titrediği için ona "titrek" adını vermiştim, he-man'in kedisi gibi büyüyünce "atılgan" olur diye. yan komşularımız da çok sevmişti küçük titreyen kediyi. benim gibi dede korkut olmadıklarından ötürü (eh, adını hak etmişti bence), ona "duman" dediler. görkemli tüyleri, grinin her tonunu saklıyordu, tam bir dumandı aslında. 14,5 yıl boyunca biz ona titrek dedik, sevgili yan komşularımız ise duman. iki ismine de dönüp bakıyordu ne de olsa. daha doğrusu ne zaman isterse bakıyordu. hani derler ya her kedinin bir karakteri var diye; o, tanıdığım en karakterli kediydi. ve böylece arka bahçelerimizde sokak kedilerini beslememizi başlattı.

2000 senesinin haziranında, ilk yavrularını doğurup bahçelerimize getirdiğinde diyojen yeni ölmüştü. iki yavrusunu ve onu bir süreliğine eve aldık ama evde durmayı sevmezdi o. özgür kediydi, çıkıp dolaşması gerekirdi. ne zaman isterse o zaman eve girmeliydi. kendisinden başka hiçbir kediyi sevmemizi de onaylamazdı. buna kendi yavruları da dahildi. yavrular biraz büyüyünce onları hemen sepetlerdi. gitmiyorlarsa zor kullanırdı, döverdi. doğurduğu yıllar boyunca hiçbir yavrusu bahçede kalıcı olmadı. kendisi ise 14,5 yıl boyunca bizim bahçelerden hiç ayrılmadı. hatırlıyorum da, daha bir ya da iki yaşındayken üç-dört günlüğüne ortadan kaybolmuştu durup dururken. nasıl da panik olmuştuk ona bir şey oldu diye. sonradan, hiçbir şey olmamış gibi çıktı geldi. bize de, "ay ne salaksınız" bakışından attı.

çok kibirliydi, çok asabiydi. o yemek yerken başka hiçbir kedi yemek yiyemezdi. deneyenler onun vahşi tırnaklarından nasibini alırlardı. öyle kendini kucaklarımıza atmazdı, bizim yalvarmalarımıza karşılık bile vermezdi. eğer kendini sevdirmek isterse, şöyle bir sürtünürdü, bize kendini sevdirmeyi lütfederdi. ne de olsa hepimiz onun kullarıydık ve onun istediği şeyleri, onun istediği zamanlarda yapmalıydık. soğuk kış gecelerinde onu eve almamız tamamen o bize izin verdiği içindi. yoksa bizim ona üzülmemiz, onun için endişelenmemiz söz konusu bile olamazdı!

sonra biz "köpek severler" olduğumuz için eve çakıl'ı getirdik. hiç hoşlanmadı bu işten. çakıl ne zaman arka bahçeye çıksa, ağzının ortasına bir tane geçiriverdi. bahçenin asıl sahibinin kim olduğunu çakıl'ın öğrenmesi uzun sürmedi. kibirliydi dedim ya, ikinci planda olmayı kaldıramadı kızımız. 2003ten sonra bize mesafeyi koydu. tabi ki o her istediğinde yine onu besleyecek, sevecek ve eşşek gibi saygı gösterecektik ama o artık birincil kediliği yan komşularımıza verecekti. yan komşularımız da ona çok iyi baktılar (bu kadar uzun yaşadıysa, onların sayesinde), daha fazla ömrü kısalmasın diye kısırlaştırıldı kızımız. "kadınlığı" gidince (ki gerçekten çok şehvetli, çok arzulanan bir kediydi mahallenin erkek kedileri tarafından) hükümdarlığı sona erer sanmıştık ama o, hiçbir zaman kraliçeliği kimselere kaptırmadı. 14,5 sene boyunca arka bahçedeki kediler arasındaki tek hükümdar oydu. çoğu kedi iki yazdan fazla bahçede kalamadı. kalanlarsa ona bulaşmamayı öğrenenlerdi.

daha fazla sevdiğim kedi oldu mu? evet, onun tek gözlü bir yavrusunu (çünkü çakıl'ın oyun arkadaşıydı) ve torunlarından bir erkek kediyi (çünkü ömrümde gördüğüm en tatlı kediydi) ondan daha çok sevdim. ama başka hiçbir kediye ondan daha fazla saygı duyabileceğimi (ve itiraf ediyorum, başka kediden korkabileceğimi) sanmıyorum. o, benim gibi bir köpek insanının kedileri de sevmesini sağlayan kedi. ilk sevdiğim kedi (ne de olsa ilk aşklar unutulmaz). yaşadığı uzun ve güzel yılların ardından beni üzen tek şey, elimde doğru düzgün bir fotoğrafının olmaması. ne kadar güzel olduğunu herkesin görmesini isterdim. hani herkesin kedisi kendilerine göre dünyadaki en güzel kedidir ya (ki insanlar, iran kedileri için bile aynı şeyi söyleyebiliyolar. peh!), titrek/duman, gerçekten dünyanın en güzel kedisiydi. huzur içinde yatsın.bahçemiz bir daha eskisi gibi olmayacak.


not: ben bu blog kaydını girdikten sonra, sevgili komşularımız bana kraliçemizin birbirinden güzel fotolarını yolladılar. çok teşekkür ediyorum ve izinleriyle fotolardan birkaç tanesini burada paylaşıyorum.




Hiç yorum yok: